Giriş
2025 yılı 10 Mart tarihinde Elon Musk’a ait X (eski adıyla Twitter) platformu, dünya genelinde çok sayıda kesintiye yol açan büyük bir siber saldırıya maruz kaldı. İlk sorun sabah erken saatlerde başladı ve platform kısa süreliğine erişilemez hale geldi.
Ardından aynı gün içinde ikinci ve daha uzun süreli bir kesinti yaşandı; hatta bazı kaynaklar gün içinde üçüncü bir dalganın meydana geldiğini bildirdi. Bu kesintilerin teknik incelemesi, saldırganların X’in sunucularını olağan dışı ölçüde aşırı yüklemeye çalıştığını gösterdi.
İlk analizler ve Musk’ın açıklamaları, saldırının temel yönteminin Dağıtılmış Hizmet Engelleme (DDoS) saldırısı olduğunu ortaya koydu. DDoS saldırısında, kötü niyetli aktörler hedef siteye veya ağa çok sayıda sahte istek göndererek o hizmeti yavaşlatır veya tamamen çökertir. Nitekim X’e yönelik bu saldırıda da devasa miktarda “aykırı” trafik yaratılarak platformun normal kullanıcı isteklerine cevap veremez duruma getirilmesi hedeflendi. Bu tür saldırılar son derece büyük aksamalara yol açabilse de, tekniğin kendisi genellikle karmaşık değildir; çoğu zaman ele geçirilmiş yüz binlerce cihazdan (botnet) koordineli istek yağmuruna tutmak yeterli olmaktadır. Nitekim siber güvenlik uzmanları, X’e yapılan bu saldırının da muhtemelen Mirai türevi bir botnet (zararlı yazılımla ele geçirilmiş güvenlik kamerası gibi IoT cihazlarından oluşan bir ağ) kullanılarak gerçekleştirildiğini belirtti. Bu da saldırının herhangi bir sıfır-gün açığı (zero-day) istismarından veya X altyapısına sızmadan ziyade, mevcut sistem kaynaklarını tüketmeye yönelik bir dışarıdan gelme trafik saldırısı olduğunu gösteriyor. İlk bulgular, phishing (oltalama) yöntemiyle veya doğrudan hesap ele geçirme yoluyla yapılmış bir sabotaj tespit etmedi; sorun daha çok sunucuların yanıt veremez hale getirilmesiydi.
Saldırının hemen ardından, Dark Storm Team adında bir hacker grubu saldırıyı üstlendiğini duyurdu. Bu grup, kendi Telegram kanalında yayınladığı mesajda X platformunu hedef alan bir DDoS saldırısı başlattıklarını ve “Twitter’ı çevrimdışı hale getirdiklerini” iddia ederek kesintilere sebep olduklarını öne sürdü. Kanıt olarak, dünyanın çeşitli yerlerinden X’e yapılan başarısız bağlantı girişimlerini gösteren gerçek zamanlı ağ izleme ekran görüntülerini de paylaştılar. Dark Storm Team (Türkçesiyle “Kara Fırtına Ekibi”), 2023 yılında kurulmuş, gelişmiş siber savaş teknikleri kullanması ve yüksek güvenlikli sistemlere sızabilme kabiliyetiyle tanınan bir hacker topluluğu olarak biliniyor.
Grup, ideolojik olarak Filistin yanlısı tutumuyla biliniyor ve kısa bir süre önce NATO ülkelerinin, İsrail’in ve İsrail’i destekleyen diğer ülkelerin hükümet sitelerine yönelik bir dizi siber saldırı başlatma sözü vermişti. Bazı kaynaklar ayrıca grubun Rusya ile bağlantıları olabileceğini ve faaliyetlerinin Rus yanlısı hacker ekosistemiyle de ilişkili olduğunu belirtiyor. Dark Storm Team geçmişte de gelişmiş yöntemlerle büyük hedeflere saldırılar gerçekleştirmiş; bu nedenle X’e yönelik DDoS saldırısını üstlenmeleri başlangıçta inandırıcı bulundu. Yine de, bazı uzmanlar bu açıklamaya şüpheyle yaklaştı ve tek başına bu grubun X gibi devasa bir platformu çökertmeye yetecek güce sahip olup olmadığı tartışma konusu oldu. Özetle, X platformunun maruz kaldığı saldırının büyük ölçekli bir DDoS operasyonu olduğunu ve hacker grubunun bunu geniş bir botnet ağı kullanarak gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Her ne kadar ilk etapta başka saldırı türlerine dair (örneğin hedefli phishing girişimleri veya kritik bir yazılım açığının istismarı gibi) belirti saptanmasa da, olayın boyutu ve kullanılan yöntemler X’in altyapısına dışarıdan gelen koordineli bir yükleme saldırısıyla karşı karşıya olduğunu netleştirdi.
Saldırının Kaynağı ve Üzerine Atılan Teoriler
Saldırının failinin kim veya kimler olabileceği konusunda çeşitli teoriler ortaya atıldı. Dark Storm Team adlı hacktivist grubun saldırıyı üstlenmesi, ilk etapta sorumluluğun bağımsız bir hacker oluşumunda olduğu izlenimini yarattı. Nitekim grup, saldırıyı “gücümüzün bir gösterisi” olarak yaptıklarını ve spesifik bir siyasi motivasyon gütmediklerini bile iddia etti.
Bu açıklama, saldırının kendi inisiyatifleriyle yapılmış bir güç gösterisi olduğu yönündeydi. Ancak grubun daha önceki faaliyetleri ve ideolojisi göz önüne alındığında, saldırının tamamen apolitik olduğu yönündeki iddia bazı uzmanlarca kuşkuyla karşılandı.
Elon Musk ise saldırının büyüklüğüne dikkat çekerek arkasında yalnızca bir hacker grubundan ziyade daha büyük bir organizasyon veya bir devlet aktörü olabileceğini öne sürdü. Musk, X üzerinden yaptığı açıklamada “Her gün saldırıya uğruyoruz, ancak bu seferki çok fazla kaynakla yapıldı. Ya büyük, koordineli bir grup ve/veya bir ülke dahil oldu” diyerek saldırının boyutuna vurgu yaptı. Daha sonra Fox Business kanalında Larry Kudlow’a verdiği röportajda ise Musk, saldırının kaynağı konusunda daha spesifik bir ima da bulundu: IP adreslerinin Ukrayna bölgesinden çıktığını tespit ettiklerini dile getirdi. Musk’ın “X’i çökerten saldırı Ukrayna’dan geliyor” şeklindeki bu işareti, siber güvenlik camiasında ve politik çevrelerde hemen tartışma yarattı.
Musk’ın Ukrayna’yı işaret etmesi, 2025 Mart ayında ABD ile Ukrayna arasındaki siyasi gerilim bağlamında değerlendirildi. O dönem ABD Başkanı olan Donald Trump’ın Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ile gerginlik yaşadığı bir süreçten geçiliyor olması, Musk’ın açıklamasına siyasi bir boyut kazandırdı. Kimi gözlemciler, Musk’ın Ukrayna’yı suçlama eğiliminin Trump yönetiminin Ukrayna’ya bakışıyla örtüşebileceğini düşündü. Diğer yandan, Musk’ın bu iddiası somut kanıtlara dayandırılmadığı için uzmanlar arasında şüpheyle karşılandı. Nitekim siber güvenlik uzmanları, DDoS gibi saldırılarda gerçek kaynak IP adreslerinin kolaylıkla gizlenebileceğini veya yanıltıcı şekilde farklı ülkelerden gösterilebileceğini vurguladılar. Tom’s Guide adlı teknoloji sitesinin değerlendirmesine göre de hackerların gerçek IP’lerini saklayıp trafiği Ukrayna’dan geliyormuş gibi yansıtması gayet mümkündü.
Bağımsız analizler de Musk’ın Ukrayna iddiasını desteklemedi. Reuters’a konuşan internet altyapısı alanında bir uzman, X’e hücum eden sahte trafiğin büyük bölümünün ABD, Vietnam ve Brezilya gibi çeşitli ülkelerden kaynaklandığını, doğrudan Ukrayna çıkışlı zararlı trafiğin ise “önemsiz düzeyde” kaldığını belirtti. Benzer şekilde, tanınmış bir güvenlik araştırmacısı olan Kevin Beaumont da Musk’ın açıklamasının önemli bir detayı atladığını söyleyerek saldırı trafiğinin dünya geneline yayılmış IP’lerden geldiğine dikkat çekti. Beaumont, yaptığı teknik incelemede saldırıda muhtemelen güvenliği ihlal edilmiş IoT cihazlarından oluşan bir Mirai botnet’inin kullanıldığını, bunun da saldırıyı gerçekleştirenlerin “ileri seviye bir siber ordu değil, muhtemelen hevesli genç hackerlar” olabileceğini ima etti. Kısacası uzman görüşleri, Musk’ın ileri sürdüğü gibi doğrudan Ukrayna devletinin dahli olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını ve saldırının küresel bir botnet tarafından gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Bu veriler ışığında birkaç olası senaryo tartışılıyor: Birincisi, Dark Storm Team gerçekten de ideolojik motivasyonla (ve belki “üst akıl” desteği almadan) kendi kapasitesiyle bu saldırıyı yapmış olabilir. İkincisi, grup bir paravan olarak kullanılıyor ve arkasında başka bir güç var – örneğin grubun bilinen Rusya bağlantıları nedeniyle bazı uzmanlar dolaylı bir devlet desteği (örneğin Rusya veya İran gibi Filistin yanlısı tutum sergileyebilecek aktörler) ihtimalini dışlamıyor. Üçüncüsü ise Musk’ın işaret ettiği Ukrayna’nın aslında hedef şaşırtmak için seçilmiş olması. Zira bir saldırganın dikkatleri başka yöne çekmek amacıyla VPN, proxy veya ele geçirilmiş yabancı sunucular kullanarak saldırıyı Ukrayna kaynaklı gibi göstermesi oldukça kolaydır. Bu tip “false flag” (sahte bayrak) operasyonları siber dünyada sıkça görülür ve yanlış yönlendirilmiş suçlamalar uluslararası ilişkilerde gerginliğe yol açabilir.
Dark Storm Team’in kendisi de coğrafi olarak tam olarak nereden operasyon yürüttüğünü saklayan bir yapıda. Grup, Telegram’daki açıklamasında yer bildiriminde bulunmamıştı ve kısa süre sonra Telegram kanalı kural ihlali nedeniyle kapatıldı. Ayrıca grubun liderinin Ed Krassenstein gibi kişilerle temas kurup “saldırıyı biz yaptık” demesi, ancak derinlemesine bir gerekçe sunmaması (sadece gövde gösterisi olarak nitelemesi) arka planda daha büyük bir plan olabileceği düşüncesini akla getiriyor. Öte yandan henüz hiçbir devlet ya da istihbarat kurumu saldırının kesin failine dair kamuya açık bir bilgi sunmuş değil. DDoS saldırılarının izini sürmek teknik olarak çok zor olduğundan, gerçek aktörlerin tespiti zaman alacak veya mümkün olmayabilecektir.
Özetle, saldırının kaynağı konusunda belirsizlik devam etmektedir. Musk’ın ve Dark Storm Team’in açıklamaları farklı yönleri işaret etmektedir: Biri devlet parmağı olabileceğini ima ederken diğeri sorumluluğu üstlenen bağımsız bir hacker grubunu gösteriyor. Tarafsız uzmanlar ise şu ana kadarki verilerin, büyük olasılıkla organize bir hacker grubu tarafından (muhtemelen siyasi bir gündemi olan, ancak doğrudan bir devletin resmi operasyonu şeklinde değil) gerçekleştirilmiş bir DDoS saldırısına işaret ettiğini söylüyor. Bu noktada kesin yargılardan kaçınılıp daha fazla teknik analiz ve istihbarat çalışması bekleniyor. Yanlış atribüsyonun yaratabileceği diplomatik riskler de düşünüldüğünde, saldırının arkasındaki aktörlerin netleştirilmesi kritik önem taşıyor.
Saldırının Etkileri
X platformundaki bu büyük çaplı kesinti, dünya genelinde milyonlarca kullanıcıyı potansiyel olarak etkilerken, on binlerce kullanıcı doğrudan erişim sorunu bildirdi. İnternet kesintilerini izleyen Downdetector sitesine ABD içinde yapılan bildirimler, sabah yaklaşık 10:00 ET civarında zirve yaparak 39-40 bin kullanıcıya ulaştı. Sorun yalnızca ABD ile sınırlı değildi; Avrupa ve diğer bölgelerde de kullanıcılar X’e girmekte zorluk yaşadı. Ancak kesintinin coğrafi etkisine baktığımızda, özellikle ABD’nin büyük metropolleri olan New York, Boston (Doğu Yakası) ve Los Angeles (Batı Yakası) gibi yerlerde yoğunlaştığı gözlendi. Bu durum, ABD’deki yoğun kullanıcı trafiğinin hedef alındığı veya en azından saldırıdan en çok etkilenen kesimin ABD kullanıcıları olduğunu gösteriyor.
Kullanıcılar, saldırı sırasında X’e erişmeye çalıştıklarında genellikle “Bir şeyler ters gitti. Lütfen sayfayı yenileyin.” gibi hata mesajları aldılar. ek çok kullanıcı ana akışlarını göremedi, tweet atamadı veya mesaj gönderemedi. Platformun hem web arayüzünde hem de mobil uygulamalarında sorunlar rapor edildi; Downdetector verilerine göre sorun bildirimlerinin %56’sı X’in mobil uygulamasıyla, %33’ü web sitesiyle ilgiliydi. Bu da sorunun genel bir altyapı kesintisi olduğunu, belirli bir uygulama ya da işletim sistemiyle sınırlı kalmadığını ortaya koyuyor. Kesinti süresince X’te paylaşım yapmak neredeyse imkânsız hale geldi ve kullanıcılar saatlerce normal etkileşime devam edemediler. Hatta servis kısmen düzeldikten sonra bile gün içerisinde aralıklarla yeniden bağlantı hataları yaşandı; öğle saatlerinde düzeldi sanılan hizmet akşamüstüne doğru tekrar kesildiğine dair kullanıcı şikayetleri oldu. Bu tekrar eden dalgalar, saldırganların gün boyu pes etmeyip art arda saldırılar denediğini düşündürüyor.
Bu kesinti X için hem operasyonel hem de finansal açıdan olumsuz sonuçlar doğurdu. Platformun uzun süre erişilemez kalması, üzerinde dönen reklam gösterimlerini ve kullanıcı etkileşimini doğrudan düşürdü. Normalde milyonlarca kişinin sürekli aktif olduğu bir ağın saatlerce aksaması, reklam verenlerin içeriklerinin kullanıcıya ulaşamaması anlamına gelir ki bu da gelir kaybına yol açar. X halka açık bir şirket olmadığı için anlık hisse değeri etkisi gibi konular söz konusu olmasa da, şirketin itibarı ve kullanıcı güveni açısından zarar gördüğü söylenebilir. Uzun süreli veya tekrarlayan kesintiler, kullanıcıların platformun güvenilirliğini sorgulamasına neden olabilir. Nitekim kesinti esnasında birçok kullanıcı alternatif sosyal medya mecralarına yöneldi; örneğin Meta’nın Threads platformu ile merkeziyetsiz sosyal ağ Bluesky, X’in çevrimdışı kaldığı saatlerde artan kullanıcı trafiği kaydetti.
Kullanıcılar sorun hakkında bilgi almak ve iletişimde kalabilmek için rakip platformlara geçici de olsa akın ettiler. Bu durum, X açısından hem kullanıcı ilgisinin rakiplere kayması riskini hem de böylesi kesintilerin pazar rekabetinde yol açtığı dolaylı etkiyi göstermesi bakımından önemli.
Saldırının kullanıcı verileri ve hesap güvenliği üzerinde belirgin bir etkisi olup olmadığı da merak konusuydu. İlk incelemelerde, bu DDoS saldırısının herhangi bir veri ihlaline veya yetkisiz hesap erişimine yol açtığına dair bir bulguya rastlanmadı. Yani saldırganlar görünüşe göre X sunucularına nüfuz edememiş, sadece aşırı yükleme ile hizmeti aksatmışlardı. Elon Musk veya X yetkilileri de olayın bir veri sızıntısı değil, hizmet engelleme saldırısı olduğunu vurguladılar.
Dolayısıyla kullanıcıların kişisel bilgilerinin veya özel mesajlarının açığa çıktığına dair bir belirti yok. Ancak böyle durumlarda dolaylı riskler ortaya çıkabilir: Örneğin kesinti sırasında bazı kötü niyetli kişiler, kullanıcıların panik halinden yararlanarak “hesabınızı doğrulayın” ya da “sorunu çözmek için buraya tıklayın” gibi sahte e-postalar veya mesajlar gönderebilir. Nitekim siber güvenlik uzmanları, büyük platform kesintilerinde genellikle phishing (oltalama) girişimlerinin artabileceği konusunda kullanıcıları uyarır. Bu olay özelinde geniş çaplı bir oltalama kampanyası raporlanmamış olsa da, bazı kullanıcıların şifre sıfırlama istekleri gönderdikleri veya üçüncü taraf uygulamalara başvurdukları görülmüştür. Bu tür eylemler de dolaylı olarak hesap güvenliğini riske atabilir. Bu nedenle, X yönetimi ve uzmanlar kullanıcıları resmi duyurular dışındaki yönlendirmelere inanmamaları konusunda uyardı.
Saldırının teknoloji sektörü genelindeki yankıları da oldu. Böyle yüksek profilli bir platformun hedef alınması, Google, Meta (Facebook/Instagram) gibi diğer büyük teknoloji şirketlerinde de bir alarma neden oldu. Her ne kadar doğrudan onlar da saldırıya uğramış olmasa da, bu şirketlerin güvenlik ekipleri benzer bir DDoS dalgasının kendi hizmetlerine yönelme ihtimaline karşı tetikteydi. Özellikle Dark Storm Team’in daha geniş çaplı dijital platformları ve altyapıları destabilize etmeyi amaçladığı yönündeki beyanları göz önüne alındığında, tüm büyük internet aktörleri savunma pozisyonuna geçti.
Böyle olaylar, şirketler arası bilgi paylaşımını da tetikliyor; olası tehdit istihbaratı hızlıca elden ele dolaşıyor. Örneğin bir güvenlik şirketi, X’e yapılan saldırının ilgili grubun daha geniş dijital platformları istikrarsızlaştırma hedefiyle tutarlı olduğunu belirten bir açıklama yaptı.
Bu, diğer teknoloji devlerinin de potansiyel hedef olabileceği anlamına geliyor. Bu sebeple Google ve Meta gibi firmaların, o gün kendi ağ trafiğini daha sıkı izlemeye aldığı, anomali tespit sistemlerini yüksek alarma geçirdiği düşünülüyor. Ayrıca bu şirketler müşterilerine ve kullanıcılarına hizmet devamlılığını sağlamak adına ek önlemler uygulamaya koydular; örneğin ekstra sunucu kapasitesi hazırda tutmak veya bölgesel trafikte gerekirse geçici kısıtlamalar yapmak gibi. Şu ana kadar bu firmalarda X’inki gibi bir aksama yaşanmadı, ancak X’e yapılan saldırı sektörde bir uyandırma alarmı (wake-up call) etkisi yaratarak hepsinin savunma reflekslerini güçlendirdi.
Öte yandan, kamusal otoriteler de saldırının etkilerini yakından izledi. Türkiye’de Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, X servislerinde küresel bir kesinti yaşandığını doğrulayıp Türkiye’nin Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’nin (USOM) durumu raporladığını ve X’ten resmi bilgi talep edildiğini açıkladı.
Benzer şekilde, diğer ülkelerin ilgili kurumları da (örneğin ABD’de CISA veya FBI, Avrupa’da ENISA gibi) X’e ne olduğunu anlamak ve gerekirse yardım etmek üzere durumu takip ettiler. Bu koordinasyon, böylesine popüler bir sosyal medya platformunun kesintisinin ülkeler arası da bir mesele haline gelebildiğini gösteriyor. X’in iletişim altyapısı sayılabilecek bir mecra olması, hükümetlerin de bu tür aksaklıklara kayıtsız kalmamasına yol açtı.
Alınan Önlemler ve Yapılan Açıklamalar
Saldırı ortaya çıkar çıkmaz X yönetimi ve mühendisleri acil önlemleri devreye soktu. İlk olarak, platformun yeniden çevrimiçi olabilmesi için zararlı trafiğin filtrelenmesi sağlandı. Musk, saldırının devam ettiği esnada ekibin durumu izlediğini ve saldırıyı gerçekleştiren kaynakları takip ettiklerini (tracing) belirtti. Muhtemelen X’in altyapı ekibi ve işbirliği yaptıkları ağ servis sağlayıcıları, gelen istekleri analiz ederek meşru kullanıcı trafiği ile bot trafiğini ayırt etmeye çalıştılar. Bu süreçte bazı IP adres bloklarının veya belirli coğrafi bölgelerden gelen trafiğin geçici olarak engellenmiş olabileceği düşünülüyor. Nitekim Musk’ın Ukrayna bölgesine işaret etmesi, oradan gelen trafiğin şüpheli görülüp filtrelenmeye alınmış olabileceğini akla getirdi. Ancak diğer uzman raporları, saldırganların dünya çapında dağıtık olduğunu gösterdiğinden, muhtemelen daha genel bir trafik yönetimi uygulanmıştır.
Platform kısa süre içinde kısmen toparlanmaya başladı; Musk öğleden önce yaptığı duyurudan birkaç saat sonra, kesintilerin büyük ölçüde giderildiğini ifade etti. Hatta Cointelegraph sitesinin haberine göre Musk, kullanıcı işlevselliğinin hızlı biçimde yeniden sağlandığını belirtti. Bu, X’in acil durum müdahale kapasitesinin tamamen devre dışı kalmadığını, kriz anında sistemi ayağa kaldırabilecek araçlara sahip olduğunu gösteriyor. Örneğin büyük DDoS saldırılarını hafifletmek için kullanılan içerik dağıtım ağları (CDN) veya trafik şekillendirme teknikleri X tarafından uygulanmış olabilir. Ayrıca X, kendi sunucularının yanı sıra, belki de altyapı ortağı konumundaki firmalardan (Cloudflare, Akamai gibi DDoS koruma hizmetleri sunan şirketler) destek almış olabilir. Bu gibi anlık önlemler sayesinde platform akşam saatlerine doğru çoğu kullanıcı için yeniden erişilebilir hale geldi.
Kriz kontrol altına alındıktan sonra, X tarafından daha kapsamlı güvenlik önlemlerinin planlandığı açıklandı. Elon Musk, saldırının büyüklüğünün farkında olduklarını ve X’in güvenliğini artırmak için gerekli adımları atacaklarını vurguladı. Her ne kadar detay vermese de, “böylesine bir saldırının tekrarlanmaması için altyapımızı güçlendireceğiz” minvalinde mesajlar paylaştı. Bu kapsamda X’in uzun vadede dağıtık sunucu altyapısını genişleteceği, olası saldırılara karşı daha dayanıklı hale gelmek için yedeklilik ve ölçeklenebilirlik yatırımlarını artıracağı değerlendiriliyor. Musk’ın “her gün saldırıya uğruyoruz” şeklindeki ifadesi X’in sürekli bir tehdit ortamında çalıştığını ve haliyle savunma mekanizmalarını da sürekli güncel tutması gerektiğinin altını çiziyor. Dolayısıyla, bu olay ders alınacak bir vaka olarak görülüp X’in siber güvenlik bütçesinin ve uzman kadrosunun tekrar gözden geçirilmesi gündeme gelebilir. Geçmişte Musk’ın şirket masraflarını kısmak için bazı altyapı harcamalarını azalttığı biliniyordu; ancak bu kesinti, güvenlikten tasarrufun bedelini göstermiş olabilir.
Uluslararası siber güvenlik kuruluşları ve ittifakları da sessiz kalmadı. Dark Storm Team’in NATO ülkelerini hedef alma tehditleri nedeniyle, NATO bünyesindeki Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi (CCDCOE) ve üye ülkelerin CERT ekipleri de alarm durumuna geçti. Avrupa Birliği’nin siber acil durum ekibi (CERT-EU) ve INTERPOL’ün siber suç birimi, X saldırısıyla benzer yöntemlerin kritik altyapılara yönelmesi ihtimaline karşı üyelerini uyardı. Bu kurumlar, X olayından elde edilen teknik verilerin paylaşılması ve saldırganların izinin sürülmesi için iş birliği çağrısında bulundu. Örneğin, uluslararası bir siber güvenlik forumunda, “X’e yapılan DDoS saldırısı gösteriyor ki, internetin büyük oyuncuları bile risk altında; bu nedenle ülkeler arası gerçek zamanlı bilgi paylaşımı ve ortak savunma mekanizmaları şart” mesajı verildi.
Siber savaş ve devletler arası siber saldırılar açısından yeni riskler: X’e yapılan saldırı, aktörler arası siber mücadelelerin ne denli karmaşık bir hale geldiğinin altını çiziyor. Bu olay muhtemelen bağımsız bir hacker grubu tarafından yapılsa da, işaret edilen ülkeler ve siyasi bağlam, siber saldırıların geleneksel savaş kavramına yakınsadığı bir döneme girdiğimizi gösteriyor. Devletler, doğrudan kendi adlarını lekelemeden rakiplerine zarar vermek veya mesaj vermek için vekil hacker grupları kullanabiliyor. Pro-Palestine (Filistin yanlısı) bir grubun, Ukrayna menşeli IP’lerle saldırı yapması ve bunun Rusya ile ilişkilendirilmesi gibi çok katmanlı bir senaryo, gelecekte bizi bekleyen siber çatışma ortamının bir önizlemesi olabilir.
Bu saldırı ayrıca, sosyal medya platformlarının da stratejik hedefler haline geldiğini kanıtlıyor. Daha önce devlet destekli gruplar genellikle elektrik şebekeleri, nükleer tesisler, seçim sistemleri gibi kritik altyapılara odaklanırken, artık kamuoyu etkisi yüksek sosyal ağlar da birer savaş alanına dönüşebiliyor. Çünkü milyarlarca insanın bilgi aldığı ve iletişim kurduğu bu mecraları susturmak, bilgi akışını kesmek veya manipüle etmek bir nevi psikolojik operasyon etkisi yaratabilir. Dolayısıyla, gelecekte bir ülkeler arası kriz yaşandığında Twitter/X, Facebook veya YouTube gibi platformlara yönelik büyük çaplı saldırılar görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Bu da hükümetlerin bu platformları korumak için daha aktif rol almasını gerektirebilir. Nitekim ABD ve müttefikleri 2023 sonlarında benzer senaryoları önlemek için tatbikatlar ve işbirlikleri yapmaya başlamıştı.
Bir diğer risk alanı da yanlış atıfların tehlikesi:
Bu olayda Musk’ın aceleci bir şekilde Ukrayna’yı işaret etmesi, eğer ciddiye alınsaydı uluslararası bir kriz çıkarma potansiyeline sahipti. Siber saldırılarda kimin sorumlu olduğunu kesinleştirmek çok zor olduğundan, gelecekte bir devlet bir diğerini suçladığında temkinli yaklaşmak gerekecek. Aksi halde, bir hacker grubunun eylemi yüzünden ülkeler arasında siyasi gerilimler tırmanabilir. Bu nedenle global çapta, siber olayların araştırılması ve iletişimi konusunda bir protokol veya norm oluşturulması gündeme gelebilir. Örneğin BM bünyesinde siber olayların barış zamanında kasıtlı olarak sivil hedeflere yapılmasını yasaklayan girişimler tartışılıyor. Ancak bunların bağlayıcılığı şu an için zayıf.
Sonuç olarak, 10 Mart 2025 X saldırısı dijital dünyanın kırılganlığını hatırlatan bir vaka oldu. Teknik açıdan DDoS gibi basit görünen bir yöntemle bile dev bir platformun dizlerinin üzerine çöktürülebileceği; organizasyon açısından hacker gruplarının hem ideolojik hem de belirsiz şekilde faaliyet gösterebildiği; stratejik açıdan da sosyal medyanın bir mücadele sahasına dönüştüğü görüldü. Bu olaydan sonra gerek X gerek diğer teknoloji devleri savunma duvarlarını yükselttiler. Kullanıcılar da sık kullandıkları iletişim araçlarının aslında ne kadar kesintiye açık olabildiğini deneyimlemiş oldular. İleride benzer saldırıların yaşanmayacağının garantisi yok, ancak bu deneyim hem sektörün hem de hükümetlerin hazırlık seviyesini artırmak için bir fırsat olarak değerlendirilmeli.
Siber güvenlik uzmanları, bu tür büyük saldırıların ardından yapılacak en doğru şeyin kapsamlı bir olay sonrası analizi (post-mortem) gerçekleştirmek olduğunu belirtiyor. X yönetiminin de şu günlerde böyle bir analiz yaparak zayıf noktalarını tespit etmesi ve gerekli yatırımları planlaması bekleniyor. Unutulmamalı ki, internet ekosistemi zincirleme bir yapıya sahip; bir yerdeki zafiyet herkes için risk oluşturabiliyor. Dolayısıyla, 2025 X saldırısı bize siber uzayda dayanışmanın, proaktif güvenliğin ve hızlı müdahalenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha öğretti. Bu derslerle donanmış olarak, gelecekte daha hazırlıklı ve dirençli bir dijital dünya inşa etme şansımız var.