Blog

Kurumsal Felsefe ve Yapay Zeka’nın İlk Dalgası

Teknolojinin gelişimi üzerine yapılan çoğu tartışma, kişisel bilgisayarların yükselişi ile başlar. Bunun haklı bir nedeni var: Kişisel bilgisayarlar, birçok insanın ilk kez deneyimlediği yüksek teknoloji ürünü cihazlardı. Ancak teknoloji dünyasının gerçek devrimi, çok daha önce başlamıştı ve belki de kişisel bilgisayar dalgasından daha önemli olan ilk teknoloji dalgası, kurumsal arka ofislerin dijitalleşmesiydi.

Bu yazı, teknoloji dünyasında meydana gelen bu iki büyük dalgayı, yani arka ofislerin dijitalleşmesi ve kişisel bilgisayar devrimini inceleyerek, yapay zekanın (AI) mevcut gelişimi ile bu tarihsel dönüm noktalarının nasıl paralellik gösterdiğini tartışıyor.

İlk Dalga: Kurumsal Dijitalleşme

  1. yüzyılın başlarında büyük şirketlerin arka ofisleri, sayısız muhasebeci ve veri giriş personelinin çalıştığı yoğun iş merkezleriydi. Bankalarda çalışan insanlar, hesapları elle takip ediyor ve her bir işlem manuel olarak işleniyordu. Örneğin, 1908’de banka memurlarının yoğun olarak çalıştığı bir fotoğrafta, devasa muhasebe defterleri ile uğraşan onlarca çalışanın olduğu görülüyordu.

Ancak 1930’lara gelindiğinde, bu iş süreçlerinde teknolojik gelişmeler yaşanmaya başlandı. “Checkmaster” gibi yeni sistemler, bankalarda çek hesaplarının işlenmesini daha verimli hale getiriyordu. Bankalar bu yeni sistemlere yatırım yaparak iş gücünü artırmak yerine, daha fazla müşteri çekmeye odaklandı. Yani, yeni teknolojiler önce maliyetleri kontrol altında tutmak için geliştirildi, ancak daha sonra bu teknolojilerin iş süreçlerinde devrim yaratma potansiyeli keşfedildi.

1970’lere gelindiğinde, bankalarda arka ofis çalışanlarının çoğunluğu hala manuel olarak işlemler yapıyordu. Ancak bu dönemin sonunda, Bank of America gibi büyük finans kurumları, muhasebe ve veri giriş süreçlerini bilgisayarlara geçirmeye başladı. Artık işler tamamen otomatik hale geliyor, insan gücü yerini makinelerin gücüne bırakıyordu. İş dünyasında bu dijitalleşme dalgası, ekonominin büyük bir kısmını etkiledi ve hızla tüm büyük şirketler bu dönüşümü benimsemeye başladı. Muhasebe ve kurumsal kaynak planlama (ERP) sistemleri, bilgisayarlar aracılığıyla yönetiliyordu.

İkinci Dalga: Kişisel Bilgisayarlar

Kişisel bilgisayarlar, 1980’lerde teknolojinin ikinci dalgasını başlattı. Bu cihazlar, kurumsal dünyada devrim yaratmakla kalmadı, aynı zamanda günlük hayatta da vazgeçilmez hale geldi. Microsoft ve Apple, bu devrimin iki büyük lideri olarak öne çıktı. Bill Gates’in vizyonu olan “Her masada ve her evde bir bilgisayar” fikri, Apple’ın ürün tasarımındaki öncü rolüyle birleşince, bu cihazlar hızla yaygınlaştı.

Kişisel bilgisayarların başarısındaki en büyük etkenlerden biri, yazılım geliştirme ve bu yazılımların iş süreçlerini dönüştürmesiydi. Örneğin, Apple II bilgisayarıyla tanıtılan VisiCalc, ilk elektronik tablo yazılımıydı ve iş dünyasında devrim niteliğinde bir değişim yarattı. Kişisel bilgisayarlar, çalışanların işlerini daha verimli yapmalarına yardımcı oldu; artık manuel hesaplamalar yerine, bilgisayarlar bu süreçleri hızlandırıyordu.

Ancak, bilgisayarların rolü her zaman sadece araç olmakla sınırlı kalmadı. Teknoloji dünyasında iki farklı felsefe gelişti: Bilgisayarların işleri insanlar için yapması gerektiğini savunanlar (Google ve Facebook) ile bilgisayarların insanların işlerini daha iyi yapmalarına yardımcı olması gerektiğini savunanlar (Apple ve Microsoft).

Teknolojinin İki Felsefesi

2018’de yapılan bir analizde, dört büyük tüketici teknoloji şirketi olan Google, Facebook, Apple ve Microsoft’un iki ana teknoloji felsefesi sunduğu belirtildi. Google ve Facebook, AI ve teknolojiyi kullanarak kullanıcıların yerine işler yapmayı hedeflerken, Apple ve Microsoft, bilgisayarların ve teknolojinin kullanıcıların işlerini daha verimli yapmaları için birer araç olduğunu savundu.

Google ve Facebook’un teknolojik yaklaşımı, daha çok kullanıcıların yerine geçerek işleri otomatikleştirmek üzerine kurulu. Örneğin, Google Duplex, kullanıcı adına telefon görüşmesi yaparak rezervasyonlar yapabiliyor ya da Google Fotoğraflar, fotoğraflarınızı otomatik olarak organize edip düzenleme önerileri sunabiliyor. Facebook ise, algoritmalarını kullanarak kullanıcılarına yeni içerikler sunuyor ve kullanıcıların yerine karar vererek onların daha fazla etkileşimde bulunmalarını sağlıyor.

Öte yandan, Apple ve Microsoft, daha eski bir teknoloji felsefesini savunuyor. Onlara göre bilgisayarlar, kullanıcıların işlerini daha hızlı ve verimli yapmalarını sağlamak için var. Microsoft’un CEO’su Satya Nadella, bu yaklaşımı şöyle ifade ediyor: “Bilgisayarlar, insanların daha fazla başarmalarına yardımcı olmalıdır.”

Yapay Zeka’nın İlk Dalgası: Microsoft Copilot

Microsoft, yapay zeka (AI) alanında da bu felsefeyi sürdürüyor. Microsoft’un Copilot ürünü, yapay zekanın kullanıcıların işlerini daha iyi yapmalarına nasıl yardımcı olabileceğine dair bir örnek sunuyor. Copilot, Microsoft 365 platformuna entegre edilen bir AI sistemidir ve kullanıcıların belgelerini, e-postalarını ve iş akışlarını yönetmelerine yardımcı olur. Yapay zeka, kullanıcıların iş süreçlerini daha hızlı ve verimli bir şekilde gerçekleştirmelerini sağlamak için kullanılıyor.

Satya Nadella, Copilot’un AI’nin insanlar için bir araç olmasını sağladığını belirtiyor. Microsoft’un hedefi, AI’yı iş dünyasına entegre ederek insanların daha üretken hale gelmesini sağlamak. Copilot’un arkasındaki ana fikir, AI’nın insanları iş süreçlerinde desteklemesi ve onların kararlarını daha bilinçli bir şekilde almalarına yardımcı olmasıdır.

Ancak, Copilot’un başarısı, çalışanların bu yeni teknolojiyi nasıl benimseyeceklerine bağlıdır. İş dünyasında AI kullanımı, çalışanların iş yapma biçimlerini değiştirmelerini gerektiriyor. AI’nın iş süreçlerine entegrasyonu, kişisel bilgisayarların iş dünyasında devrim yaratması gibi, iş dünyasında köklü bir değişim yaratabilir.

Teknolojinin ilk dalgası, kurumsal dünyada manuel işlerin yerini bilgisayarların almasıyla başladı. İkinci dalga ise, kişisel bilgisayarların yükselmesiyle insanlara daha fazla verimlilik getirdi. Yapay zeka ise, üçüncü dalga olarak bu felsefeleri yeniden şekillendiriyor. AI’nin gelecekteki rolü, işletmelerin bu teknolojiyi nasıl benimseyeceğine bağlı olacak.

Google ve Facebook gibi teknoloji devleri, AI’yı insanların yerini almak için kullanırken, Microsoft ve Apple, AI’nın insanları daha iyi yapabilmesi için var olduğunu savunuyor. Yapay zekanın bu iki farklı felsefeyle nasıl şekilleneceği ve iş dünyasında nasıl bir rol oynayacağı, geleceğin teknoloji dünyasında en önemli sorulardan biri olacak.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu