Güvenlik

Gartner 2025 Siber Güvenlik Trendleri

Kimlik Yönetimi, Tükenmişlik ve AI ile Yeni Dönem

Gartner’in 2025 için öngördüğü en önemli siber güvenlik trendleri, yapay zekanın (AI) etkilerinden teknolojik iyileştirmelere, güvenlik ekiplerinde tükenmişliğe, makine kimliklerinin yönetimine ve yetenek açığına kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Bu trendler, hızla değişen tehdit ortamında kurumların hem yeni teknolojileri güvenli şekilde benimsemesini hem de insan faktörünü göz ardı etmemesini gerektiriyor. Aşağıda, bu trendlerden özellikle önce çıkan üçüne – Kimlik Yönetimi, Profesyonel Tükenmişlik ve Yapay Zeka ile Güvenlik – derinlemesine bakacağız.

Kimlik Yönetimi (Identity Management)

Kurumsal ortamlarda kimlik yönetimi, hem kullanıcıların hem de makinelerin (cihazlar, uygulamalar, botlar vb.) dijital kimliklerinin güvenli şekilde yönetilmesini ifade eder.

Günümüzde “kimlik yeni sınırdır” yaklaşımıyla, kullanıcı ve cihaz kimliklerinin doğru şekilde doğrulanması ve yetkilendirilmesi, ağ perimeterinin yerini almıştır. Gartner, kimlik yönetimindeki zafiyetlerin önlem alınmazsa güvenlik başarısızlıklarının %75’inin temel nedeni olabileceğini öngörüyor. Bu nedenle, yalnızca insan kullanıcıların değil, artan sayıda makine kimliklerinin de güvenceye alınması kritik hale gelmiştir.

Kimlik bilgilerinin kötüye kullanılmasının, siber saldırganların en sık başvurduğu yöntemlerden biri olduğunu görüyoruz. Verizon’un 2023 veri ihlali raporuna göre dış tehdit aktörlerinin gerçekleştirdiği ihlallerin %49’unda çalınmış kimlik bilgileri kullanılmış​. Başka bir deyişle, saldırganlar ele geçirdikleri kullanıcı hesaplarıyla doğrudan şirket ağlarına sızabiliyor.

Sadece insanlar değil, hizmet hesapları, uygulama API anahtarları, IoT cihaz sertifikaları gibi makine kimlikleri de saldırganların radarında. Gartner’a göre yapay zekâ, bulut ve DevOps’un yaygınlaşmasıyla birlikte fiziksel cihazlar ve yazılım iş yükleri için kullanılan makine hesaplarının patlama yaptığı görülüyor​.

Bu makine kimlikleri kontrolsüz bırakıldığında kurumun saldırı yüzeyini dramatik biçimde genişletebilir​. Nitekim bir Gartner IAM liderlik anketi, kurumlardaki makine kimliklerinin yalnızca %44’ünden IAM ekiplerinin sorumlu olduğunu ortaya koyuyor – geri kalan çoğu kimlik, merkezi bir yönetime tabi değil​.

Zayıf kimlik yönetiminin sonuçları ciddi olabiliyor. Gartner’ın araştırmaları, kimlikle ilişkili güvenlik ihlallerinin %54 oranında arttığını ve kurumların üçte birinde bu tür ihlallerin iş kesintilerine, finansal kayıplara veya regülasyon cezalarına yol açtığını belirtiyor. Dahası, kimlikle ilişkili ihlallerin %85’e varan büyük kısmının ele geçirilmiş makine kimliklerinden kaynaklandığı tespit edilmiş. Bu istatistik, özellikle uygulama arka planında çalışan servis hesapları veya otomasyon araçları gibi makine kimliklerinin, saldırganlar tarafından ne denli cazip hedefler haline geldiğine işaret ediyor. (Trends in the Gartner IAM Summit , https://www.youtube.com/watch?v=jub-t-lIT3I)

En İyi Uygulamalar

Kimlik yönetiminde güçlü bir strateji, “en az ayrıcalık” prensibini hem insan hem makine hesapları için uygulamayı gerektirir. Tüm kullanıcı ve sistem hesaplarının envanteri çıkarılarak, Identity & Access Management (IAM) araçlarıyla merkezi olarak yönetilmelidir. Özellikle makine kimlikleri için sertifika ve anahtar yönetimi otomasyonu önem kazanıyor. Ancak Gartner, pek çok kuruluşun hala kimlik yönetişimi ve yönetimini manuel süreçlerle yürüttüğünü (yaklaşık %84’ü) ve bunun verimsiz ve riskli olduğunu vurguluyor.

Bu noktada, Identity Governance and Administration (IGA) araçlarının kullanılması, otomatik politika uygulanması ve düzenli erişim denetimleri yapılması önerilir. Ayrıca Identity Threat Detection and Response (ITDR) çözümleri, hem kullanıcı hem makine hesaplarındaki anormallikleri tespit ederek kimlik tabanlı saldırılara karşı ekstra koruma katmanı sağlayabilir.

Geleceğe Yönelik Gelişmeler

Kimlik yönetimi alanında, parola kullanımının azaltıldığı parolasız kimlik doğrulama (biyometrik, FIDO2 anahtarları vb.) trendi güçleniyor. Sıfır güven mimarisinin bir parçası olarak “kimlik ilk güven” yaklaşımı benimsendikçe, tüm erişim isteklerinin her defasında kimlik ve bağlam doğrulaması gerekiyor. Gartner, 2027’ye kadar kurumların %70’inin veri kaybı önleme ve iç tehdit yönetimi süreçlerini IAM ile entegre edeceğini öngörüyor, bu da kimlik tabanlı anormallik tespitinin standart hale geleceğini gösteriyor.

Özetle, hem insanların hem makinelerin kimliklerini kapsamlı biçimde yönetebilen, yaşam döngülerini izleyebilen ve anormalliklere anında tepki verebilen bir kimlik yönetimi programı oluşturmak, 2025 ve sonrasında kurum güvenliğinin temel taşı olacak.

Profesyonel Tükenmişlik (Security Team Burnout)

Siber güvenlik uzmanlarının maruz kaldığı stres ve tükenmişlik, 2025 yılında kurumların göz ardı edemeyeceği boyutlara ulaşıyor. Gartner, siber güvenlik liderleri ve ekipleri arasındaki tükenmişliği “sistemik yetenek açığının” ve bitmek bilmeyen taleplerin bir sonucu olarak tanımlıyor.

Sürekli değişen tehdit ortamı, yeni düzenleyici gereklilikler ve iş beklentileri arasında, güvenlik ekipleri genellikle kaynak ve yetki yetersizliğiyle boğuşuyor. Bu da sektörde bir mental sağlık krizi yaratmış durumda. Yapılan araştırmalar, siber güvenlik liderlerinin %62’sinin ciddi düzeyde tükenmişlik yaşadığını ve bunun doğrudan kurumsal güvenliği tehdit ettiğini ortaya koyuyor. Yani karar alıcı pozisyondaki kişiler dahi aşırı stres altında verimli çalışamıyor veya sektörden ayrılmayı düşünüyor.

Nitekim 2024 yılında 500 güvenlik yöneticisiyle yapılan bir çalışmada, katılımcıların neredeyse dörtte biri (%24) aktif olarak işlerinden ayrılmayı düşündüklerini belirtmişler. Bu kişilerin temel gerekçeleri arasında uzun çalışma saatleri, işin getirdiği sürekli stres ve özellikle saldırganların AI gibi yeni tehdit araçlarını kullanmaya başlamasıyla artan baskı yer alıyor.

Kalanların önemli bir kısmı ise aktif iş aramasa bile yeni fırsatlara açık olduklarını ifade etmiş. Çalışma saatleri incelendiğinde, güvenlik liderlerinin %98 gibi ezici bir çoğunluğu kontratlarında belirtilenden daha fazla mesai yaptıklarını söylüyor ve ortalamada haftada fazladan 9 saat (bir iş gününden daha fazla) çalıştıkları hesaplanıyor. Hatta katılımcıların %15’i haftada 16 saatten fazla ekstra mesai yapıyor​. Böylesi uzun süreli ve yoğun çalışma, kişisel yaşam dengesini bozarak tükenmişliği körüklüyor.

Tükenmişlik sadece bireysel bir sorun olmayıp kurumsal güvenlik için de risk teşkil ediyor. Motivasyonunu yitirmiş, aşırı stresli bir ekip üyesi kritik bir uyarıyı gözden kaçırabilir veya bir konfigürasyon hatasına yol açabilir. Ayrıca sürekli bir sirkülasyon olması, kurumsal bilgi birikiminin kaybına ve güvenlik operasyonlarında aksamaya neden oluyor. Gartner, eğer hiçbir önlem alınmazsa 2025 ve sonrasında birçok kurumun bu nedenle güvenlik programı etkinliğinin düşeceğini vurguluyor​.

Buna karşın, iyi uygulamalar benimseyen kurumların önemli kazanımlar elde etmesi mümkün. Gartner’ın öngörüsüne göre 2027’ye kadar siber güvenliğe özel psikolojik dayanıklılık programlarına yatırım yapan CISO’ların olduğu kurumlar, diğerlerine kıyasla tükenmişliğe bağlı personel kaybını %50 daha az yaşayacaklar​. Yani çalışanların dayanıklılığını arttırmaya yönelik yatırımlar, doğrudan elde tutma ve takımın sürekliliği olarak geri dönüyor.

Tükenmişlikle Mücadele Stratejileri

 İleri görüşlü kuruluşlar, siber güvenlik ekiplerinin tükenmişliğini önlemek için çeşitli adımlar atmaya başladı. İş yükü yönetimi ve önceliklendirme bu adımların başında geliyor – her projeyi “acil” olarak görüp personeli bunaltmak yerine, risk bazlı bir önceliklendirme ile ekip üyelerinin daha yönetilebilir bir tempoda çalışması sağlanmalı. Siber güvenlik iyilik hali (wellness) programları da öne çıkan bir trend. Örneğin, düzenli mola ve izin kullanımını teşvik etmek, gerektiğinde rotasyonlu görev değişiklikleri yapmak, hatta mental sağlık günleri tanımlamak bu kapsama giriyor​.

Gartner, liderlerin öncelikle kendi stres seviyelerini yönetmeye önem vermesi ve bunu ekip geneline yayılan bir kültür haline getirmesi gerektiğini belirtiyor​. Üst yönetimin desteği de kritik: Güvenlik ekipleri genelde sadece olay olduğunda fark edilen “görünmez kahramanlar” gibidir; yöneticilerin başarıları takdir etmesi ve gerçekçi hedefler koyması, moral üzerinde büyük etkiye sahiptir. Ayrıca tükenmişliği azaltmada otomasyon ve verimli araç kullanımı önemli bir yer tutar. Tekrarlayan, gece gündüz nöbet gerektiren işler mümkün olduğunca otomatikleştirilmeli ki analistler daha yaratıcı ve stratejik işlere odaklanabilsin. Örneğin, güvenlik olaylarının ilk triajını yapan otomatik olay yönetim sistemleri (SOAR gibi) kullanmak, ekip üstündeki baskıyı hafifletebilir.

Nitekim bazı güvenlik araçları, karmaşık görevleri basitleştirerek mühendislerin yükünü alabiliyor – örneğin karmaşık logları veya zararlı kodları otomatik analiz eden AI destekli araçlar, analistlerin üzerindeki ayrıntı yükünü azaltarak tükenmişliği önlemeye yardımcı olur.

Yapay Zekâ ve Güvenlik (AI in Cybersecurity)

Yapay zekâ (AI), siber güvenlik alanında hem büyük fırsatlar hem de yeni riskler doğurarak hızla merkezi bir rol oynamaya başladı. Gartner’ın trend raporunda AI, hemen her başlıkta kendini gösteriyor – ister güvenlik operasyonlarının iyileştirilmesi, ister kullanıcı davranış analizi, ister kültürel farkındalığın artırılması olsun, AI’ın etkisi hissediliyor. Örneğin, güvenlikte yıllardır yapılagelen bazı görevler AI sayesinde otomatikleştirilip hızlandırılabiliyor.

Büyük miktarda log verisinin işlenmesi, ağ trafiğinde anomali tespiti, zararlı yazılımın davranış analizi gibi teknik işlerde makine öğrenmesi algoritmaları insan analistlere göre çok daha hızlı sonuç verebiliyor. Bu durum, saldırılara yanıt süresini kısaltmak ve “gürültü” olarak tabir edilen yanlış alarmları elemekte oldukça faydalı. Nitekim 2024 yılı itibariyle güvenlik liderlerinin %90’ından fazlası, AI ve özellikle üretici yapay zekâyı (GenAI) belli kullanım senaryolarında uygulamayı planladıklarını ifade ediyor​.

AI’ın siber güvenlikte yükselişi, önceki yıllardaki abartılı beklentilerin ardından artık daha pragmatik ve taktiksel bir yaklaşımla ilerliyor. İlk dönemlerde AI tabanlı güvenlik ürünleri “her şeyi yakalayan sihirli değnek” gibi lanse edilmiş, ancak uygulamada istenen sonuçlar tam olarak alınamamıştı. Gartner, 2025’te kurumların AI projelerini yeniden önceliklendirdiğini ve ölçülebilir, dar kapsamlı kullanım alanlarına odaklandığını belirtiyor.

Yani AI artık bir pazarlama sloganı değil, gerçekten değer katan spesifik işlevler için devreye alınıyor. Örneğin, sadece ağ üzerindeki anormal oturum açma davranışlarını tespit etmeye odaklanan bir makine öğrenmesi modeli ya da yazılım geliştirme sürecinde kod açıklarını otomatik tarayan bir AI aracı, somut çıktı üreten dar kapsamlı uygulamalara örnek verilebilir. Bu şekilde mevcut güvenlik iş akışlarına AI’ı entegre ederek kademeli iyileştirmeler sağlamak, “baştan uca AI ile her şeyi yenilemek”ten daha başarılı bulunuyor.

AI’ın savunma tarafında getirdiği avantajların yanı sıra, saldırı tarafında da AI kullanımı büyük bir endişe olarak ortaya çıkıyor. 2024 yılından itibaren siber suçlular, yapay zekâyı oltalama saldırılarını güçlendirmekten zararlı yazılım üretimine kadar pek çok alanda kullanmaya başladı. FBI, AI destekli oltalama e-postalarının mükemmel dilbilgisi ve kişiye özel içeriklerle eski basit saldırıları geride bıraktığına dikkat çekiyor​.

AI sayesinde saldırganlar, çok daha inandırıcı ve hedef odaklı phishing kampanyaları düzenleyebiliyor, böylece kullanıcıların aldatılma olasılığı artıyor​. Örneğin, AI dil modelleri kullanılarak hazırlanan bir kimlik avı e-postası, şirket içinden gelmiş izlenimi veren tutarlı bir üslup ve bağlam içerebilir. Yine FBI uyarılarına göre saldırganlar yapay zekâ ile ses ve video klonlama tekniklerini de kullanmaya başladılar​. Gerçek zamanlı olarak bir CEO’nun ya da müdürün sesini taklit eden ve finans departmanından para transferi isteyen derin sahte (deepfake) telefon aramaları, kurbanları kandırmada oldukça başarılı oluyor​. 2024’te bu tip yapay ses ile aldatma vakalarının (vishing) ciddi artış gösterdiği raporlanmış durumda​.

Uzmanlar 2025’te generative AI kullanımının hem saldırı hem savunma alanında daha da entegre olacağını, özellikle AI ile kusursuzlaştırılmış dolandırıcılık girişimlerinin artacağını öngörüyor​.

Tüm bu gelişmeler ışığında, AI’ın siber güvenliğe entegrasyonunda avantaj ve risk dengesi iyi kurulmalı. Avantajlar açıktır: daha hızlı tehdit tespiti, 7/24 kesintisiz izleme, büyük verinin insanüstü bir hızla analiz edilmesi, rutin işlerin otomasyonu ile uzmanların öncelikli işlere odaklanabilmesi bunlardan bazıları. Hatta AI, sadece teknik kontrollerde değil, güvenlik kültürü ve farkındalığı artırmada da kullanılabilir. Gartner, entegre platformlar üzerinden çalışan güvenlik kültürü programlarına yapay zekâyı dahil eden kurumların 2026’ya kadar çalışan kaynaklı siber güvenlik olaylarını %40 oranında azaltabileceğini öngörüyor.

Örneğin, yapay zekâ destekli interaktif eğitimler, çalışanlara özelleştirilmiş geri bildirim vererek hatalı davranışları düzeltmelerine yardımcı olabilir.

Diğer yandan riskler de göz ardı edilmemeli: Model zaafiyetleri ve adversaryal AI saldırıları yeni bir cephe açıyor. Saldırganlar, makine öğrenmesi modellerini zehirleme (poisoning) veya kandırma (evasion) teknikleriyle yanıltabilir. 2024’te yayınlanan bir rapora göre işletmelerin %77’si halihazırda en az bir adversaryal AI saldırısına maruz kaldıklarını bildiriyor.

Bu, örneğin bir spam filtresini atlatmak için onun AI modeline özel oluşturulmuş mesajlar göndermek ya da görüntü tanıma sistemlerini şaşırtmak gibi tekniklerle mümkün. Ayrıca, AI sistemlerinin kararları anlaşılması zor “kara kutular” olabildiğinden, bir güvenlik açığına yanlış tepki verirse bunun nedenini teşhis etmek zorlaşabilir. Veri gizliliği de bir diğer önemli husus: Kurumlar hassas verilerini üçüncü parti AI hizmetlerine yüklerken veri sızıntısı riskiyle karşı karşıya kalabilir​.

Bu nedenle, Gartner analistleri SRM (Security and Risk Management) liderlerinin AI projelerine en başından dahil olarak, kullanılan veri setlerinin korunması ve AI araçlarının güvenli konfigurasyonu konusunda proaktif rol almalarını öneriyor​. Yapay zekâ, 2025 ve sonrasında siber güvenliğin vazgeçilmez bir parçası olacak gibi görünüyor. Başarılı kurumlar, AI’ı geleneksel güvenlik mimarilerine entegre ederek “insan + AI” birlikte çalışabilirliğini en üst düzeye çıkaracak stratejiler benimsiyorlar.

Örneğin, bir Security Operations Center (SOC) içinde AI destekli bir karar destek sistemi, analistlerin daha isabetli ve hızlı kararlar almasını sağlayabilir. AI ayrıca güvenlik açıklarını tahmin etme, saldırı yüzeyini modelleme gibi proaktif işlerde de kullanılmaya başlanacak. Ancak tüm bunları yaparken insan uzmanlığının denetleyici ve yönlendirici rolü kritik kalmaya devam edecek. Kısaca, yapay zekâ ile güçlendirilmiş ancak insan sezgisi ve deneyimiyle dengelenmiş bir siber güvenlik yaklaşımı, 2025’in karmaşık tehdit ortamında kurumların hem yenilikçi hem de dirençli olmasının anahtarı olacak.

Kaynak
What is a network perimeter?Gartner’s 6 Cybersecurity Trends for 2025 Webinar - Trends in the Gartner IAM Summit

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu